top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıserpil_ozyurt

Çalınan Dikkat

Güncelleme tarihi: 11 Nis

Son zamanlarda okuduğum en ilgi çekici kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim Çalınan Dikkat için.

Öncelikle benim düştüğüm yanılgıya düşmemeniz için şunu söylemeliyim ki, kesinlikle ağır ve bilimsel bir dille yazılmış bir kitap değil, aksine okuması oldukça rahat ve sürükleyici. Ben nedense daha bilimsel bir inceleme beklemiştim kitaptan ve bu nedenle bir süre de elim gitmedi kitaba. 

Yazar Johann Hari ödüllü bir gazeteci, kitabı da dikkat sorunu ile ilgili çok çeşitli konularda uzmanlarla yaptığı çalışmaların ve röportajların özeti olarak düşünebilirsiniz. 


Konu hepimizin malumu. Genelde çocukların özelinde gündeme gelse de, hepimizin ortak sorunu aslında. 

Dikkat sorunu deyince ilk aklımıza sosyal medya ve internet gelir ya, yazar konuyu pek de akla gelmeyen çok farklı nedenleriyle ele almış ve çok çok çarpıcı örneklerle anlatmış. Araba kullanırken gözü telefonuna gelen mesaja kayan kişinin yaşadığı dikkat sorununun, sarhoşluğa çok yakın olmasını gibi, o kadar çok "vay canına" dedirten örnek ve veri var ki, burada hangisini paylaşayım bilemedim. 


  • Teknolojiye paralel korkutucu derecede artan bilgi bombardımanı ve buna bağlı olarak kaybettiğimiz derinlik,

  • paralel de yapmaya çabaladığımız bir sürü işe karşı beynimizin bu konudaki sınırları ve nedenle fark etmeden ödediğimiz büyük bedel,

  • azalan uyku süresinin neden olduğu derin hasarlar (ve kahvenin aldatıcı etkisi :))

  • kitaptan (ekitap değil ama) uzun okuma yapmanın faydaları (empati kurma yeteneğini arttırma da dahil),

  • tabi ki sosyal medyanın derin ve sarsıcı etkisi, sürekli artan toplumsal nefretin bu ortamlarda nasıl beslendiği,

  • gerek çocuklar gerekse yetişkinler için her geçen gün zorlaşan hayat şartları ile artan stres düzeyi, 

  • hatta sağlıksız beslenme ve çevre kirliliği gibi dikkatimizi etkileyen birçok etkenden bahsetmiş yazar. 

Ve tabi ki olayın toplumsal boyutundan, dağınık dikkatimiz nedeni ile sonumuzu getiren asıl büyük sorunları kaçmamızdan.


Sosyal medya ile ilgili eski Google çalışanı Tristan Harris ve eski Mozilla çalışanı Aza Raskin'in anlattıkları kısımlar çok enteresan. 

Bir çoğunun yaratıcısı Stanford Üniversitesi'nde 2000'lerin başında eğitim veren İkna Teknolojileri Laboratuarı'ndan çıkan ve günümüzde hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen birçok uygulama ve teknolojinin, zaaflarımız üzerine kurulu, bizi meşgul ettikçe para kazanan ve bu yüzden elini yakamızdan hiç çekmeyen, bu sayede bizi sandığımızdan çok daha iyi tanıyan mekanizmaları gerçekten ürkütücü. Kitapta bahsi geçen The Social Dilemma(Sosyal İkilem) belgeselini de kitabın üzerine seyredince kendimi bir korku filminin içinde hissettiğimi söyleyebilirim. 


Kitapta daha önce duymadığım ama çok mantıklı bulduğum bir kavram var ki, bahsetmeden geçmek istemedim : "Zalim iyimserlik"

Sanırım bu kişisel gelişim kitaplarından veya eğitimlerinden çok hoşlanmamamın, önyargılarımın bir nedeni olabilir. 

Özetle şu; depresyon, bağımlılık veya kilo sorunu gibi bir çok konuda, sürekli türetilen, her yerde övülen, başarı hikayesi olarak anlatılan ve birilerine gelir yaratan birçok "pratik" yöntem, bu şekilde sorunlarını çözemeyen bir çok insanda, herkesin kolayca yaptığını kendilerinin yapamadığını düşündürüp, yetersizlik duygusu yaratıyor ve bununla beraber özgüveni de örseliyor. 

Oysa bir çok sorunun kaynağı kişisel çaba ile çözülebilecek boyutu çoktan geçmiş durumda. 


Yazar buradan çıkarak dikkat sorunu ve bu gibi bir çok sorun için çözümün toplumsal tepki ve direnişle mümkün olduğunu söylüyor. 

Bense burada "Zalim İyimserlik"ten "Zalim Kötümserlik"e geçiyorum çok hızlı bir şekilde :) 

Çünkü toplumsal değişim yaratmak genel olarak gerçekten çok zor, özellikle bahsedilen sorunların çoğu, aslında zevk temelli olduğundan toplumsal bir direniş bence daha da zor. 

Çünkü çoğumuz "ne yapılması gerektiğine dair bilgimiz ile ne yapabileceğimize dair hissettiklerimiz arasındaki uçurumda yaşıyoruz"

Sosyal medya ve internette üzerinden gidersek, insanların çoğu bunlarla uyuşmuş durumda, çoğunu üzmüyor, aksine mutlu ediyor sosyal medya, elinden alınmasını neden istesin ki?

Bir nevi Cesur Yeni Dünya distopyası (belki de ütopya, ben hala Cesur Yeni Dünya'nın bir ütopyaya daha yakın olduğunu düşünüyorum) yaşıyoruz bence. 


Özetlersek, hepimizin zaten az çok farkında olduğumuz şeyler aslında tüm anlatılanlar, aynı zamanda üzerinde düşünmekten kaçındığımız, belki de bilinçli veya bilinçsiz düşünmeyi tercih etmediğimiz şeyler.

Çözüm bana kalırsa şu saatten sonra çok zor, ama farkındalık için okumaya değer. 

Peki farkındalık iyi bir şey midir? Düzeltemediğiniz, iyileştiremediğiniz her sorun için can yakar aslında farkındalık, ama bence yine de iyidir. 

Çünkü yokluğu cahil mutluluğu. Şöyle bir etrafa bakınca çoğu zaman pek cazip gelse de, yine de tuzağına düşmemek lazım. 

Kitapta şöyle bir alıntı var : "Yüzleştiğiniz her şeyi değiştiremezsiniz, ama yüzleşmeden hiçbir şeyi değiştiremezsiniz." 

Bu yüzden acı da çeksek, umudu koruyarak onurlu farkındalık halinde kalmaya devam :) 


Kitap okuduğum sürece ve sonrasında uzunca bir süre kafamın içinde dönüp durdu, üzerine daha sayfalarca yazabilirim, ama sanırım şimdilik bu kadar yeter. 

Okuyun, hem de mutlaka...





8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Mahpus

bottom of page