top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıserpil_ozyurt

Mahcubiyet ve Haysiyet

Yazar Dag Solstad'ın okuduğum ilk kitabı olan Mahcubiyet ve Haysiyet'i Orhan Pamuk'un tavsiye ettiği kitapların arasında görünce almıştım ve oldukça severek okudum. 


Kitap orta yaşı geçmiş bir lise edebiyat öğretmeni olan Elias Rukla'nın Henrik Ibsen'in Yaban Ördeği oyununu öğrencilerine yıllardır yaptığı şekilde anlattığı bir gün, oyunda daha önce çok üstünde belki de fazla düşünmediği bir karakter olan Dr. Relling'i farklı bir açısından görüp, bu heyecanı karşısında öğrencilerin bıkkın ve tepkisiz haline ölçüsüz şekilde öfkelenmesi ve bu öfkeyi kontrolsüz şekilde öğrencilerinin önünde dışa vurması ile başlıyor. Bu öfke krizi Rukla'ya biraz pahalıya patlıyor ve hayatını geri dönülemez şekilde değiştiriyor. 

"Bir insanın elinden hayatı boyunca kendisini kandırdığı şeyi aldığınız anda mutluluğunu da bitirirsiniz" repliği ile meşhur Dr.Relling, sanırım bu beklenmeyen aydınlanma anında öğretmenimize, kendini ömrü boyunca nasıl kandırdığını sert ve zamansız bir şekilde hatırlatmış oluyor. 

Bundan sonrası Elias Rukla'nın o öfke ile kendini okulun dışına attığı anda, zamanda geri gidip tüm hayatının üzerinden geçtiği bir hesaplaşmaya dönüyor. Önce eğitim sistemi ve kendi mesleği ile başlayan bu acımasız eleştiri bir süre sonra Rukla'nın özel hayatı ve hayatının gidişi ile ilgili verdiği kararlara yöneliyor. 

Okul yıllarında utangaç, içine kapanık bir öğrenci iken okulun en popüler ve potansiyeli çok yüksek görünen öğrencisi ile arkadaş olan, bu arkadaşlığa karşı hep içinde bir şükran ve minnet, arkadaşının eşine ise gizli bir hayranlık hisseden Rukla'nın hayatı, bu sevgili arkadaşın Marksizmden sert bir şekilde kapitalizme dönmesi ve bu dönüş sırasında eşi ve kızını Rukla'ya bırakıp ülkeyi terk etmesi ile hiç beklemediği şekilde değişir. Tabi bu şekilde biraz mecburiyet, biraz mahcubiyet ile başlayan bir ilişkinin çok da sağlıklı olamayacağını öngörmek çok zor değil. Hayranlık beslenen çok güzel ama terk edilmiş bir kadın ve kızıyla yaşamanın zorlukları, hayatta belirgin bir başarı elde edememiş olmanın ve değişen zamana ayak uyduramamanın ağırlığı ile birleşince ancak "Thomas Mann'ın yazabileceği bir romana benzeyen hayatı" ile Elias Rukla'nın kendiyle ve devriyle yaşadığı tüm bu hesaplaşmanın bende yarattığı en belirgin duygu sanırım yabancılaşma oldu, en çok da kişinin kendisine yabancılaşması. 

Kalabalıklar içinde olan bir mesleğe ve eşine rağmen yalnızlık ve yabancılık hissini çok yoğun şekilde yansıtıyor Rukla.

"Orta öğrenimini tamamlamış her öğrenciye Norveç kültür mirasının edebiyatta temsil ettiği kısmına aşinalık" verme misyonu ile yıllardır monoton ve sıkıcı bir şekilde ders anlatan, bu dersler boyunca kendine düşman gibi bakan yada hiç bakmayan öğrencileri olan, gördüğü muamele karşısında da kendini yaşlı ve demode bulan, ama içinde kendini eğreti hissettiği bu sistemi ne değiştirmeye ne de dışına çıkmaya cesareti ve gücü olmayan Rukla, her insanın zaman zaman yaşadığı kırılmayı geri dönüşü olmayacak bir şekilde tecrübe ediyor. 

Tabi bu hikayede kahramanın ne iş hayatında ne de özel hayatında tutunacak bir dalının olmaması, çok karşılık göremediği bir sevgiyi, samimiyet yerine, mecburiyetten doğan karşılıklı bir nezaket ve minnet ile sürdürmesi de Rukla için durumu daha da zorlaştırıyor. 


Kitabın anlatımında sıkça tekrarlar var, ama bu tekrarlar insanı sıkmayan, hatta aksine biraz hipnotize edici şekilde içine çeken, peşinden sürükleyen bir etki yarattı bende. Bir anlık öfke sonrası, sıradan bir günde sıradan bir insanın hayatının nasıl ilmik ilmik çözülüp darmadağın olabileceğini, o güne kadar belli ki zoraki bir arada duran her şeyin nasıl incecik bir buz gibi kırılıp dağılabileceğini, insanın kendini veya karşısındakini kandırmaya gücünün ancak belirli bir noktaya kadar yetebileceğini anlatan çok güzel bir hikaye.  


Kitaptaki sıkıcı, bıkkın ve dar gelirli öğretmenler ve mutsuz öğrenciler ile kimseyi mutlu edemeyen bir eğitim sistemi ise, konu aslen Finlandiya kökenli olsa da, kafamda İskandinav ülkelerinin tümü için genellediğim ütopyanın yıkılışına neden oldu ve açıkçası beni oldukça şaşırttı. Ama tabi bu düş kırıklığı kitap veya yazar ile ilgili değil :) 


Anlatımını çok sevdiğim yazarın diğer kitaplarını da okuma düşünüyorum. 


2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Mahpus

bottom of page